
İnternet ortamında böyle muhteşem bir film hakkında kayda değer analiz olmadığını fark ettim. Her nekadar güzel yorumlarda bulunanlar olsa da bunlar filme göre çok sınırlı kalan yorumlar, çünkü normal bir film için güzel yorumlar değerlidir ama filmin kendisi zaten mesajlarla doluysa iyi bir yorumda bulunmanız yeterli olmaz. Sahne sahne ilerleyeceğim, filmin kendisini izlemeden önce bu yazıyı kesinlikle okumayın; bir anlam ifade etmez, zevk de alamazsınız. Bu yazıdan sonra film izlenirse iyi olur, çünkü fotoğraflar çok iyi aktarmayabiliyor anlatılmak isteneni. Başlıyorum.
Film klasik müzikle başlıyor 3-4 saniyeliğine, daha sonra kaydı durdurma sesi geliyor ve şu müziğe geçiş yapılıyor. Çok daha marjinal, hareketli diyebileceğimiz rock tarzına benzer bir müzik. Burada verilmek istenen mesaj, bu filmde verilecek mesajların öyle usülüne uygun veya yumuşakça değil, doğrudan sertçe ve özellikle ileride daha fazla bahsedeceğimiz "erkekçe" verileceğidir.
Ve filmimiz şöyle bir girişle başlar:
İnsan başta bu cisimlerin ne olduğunu anlamlandıramıyor ama kamera sürekli hareket etmeye devam ederken bu şeyin içinden çıkıyor ve 30 saniye sonra bir de bakıyoruz ki...
Meğerse görüntülerin bütün hepsi bizim başkahramanımızın beyninin içiymiş, nöron damarlar vs. Burada çok güzel biçimde hem bu filmde karşılaşacaklarımızın aslında bir hayal ürünü olduğu yani beynin bir oyunu olduğu vurgulanmış hem de böylesine etkileyici senaryonun, kurgunun sonuçta bir zihin tarafından inşa edilmiş olduğunu belirtmiş.
Filmi izlemiş olduğunuz için yalnızca dikkat çekmek istediğim yerleri göstereceğim, geri kalan olayı bildiğinizi varsayıyorum. Çoğu kişi filmin sonlarına doğru o muthiş aydınlanmadan sonra ancak farkına varabiliyor aslında işlerin farklı olduğunu. Film bize doğrudan söylemeden bir türlü farkına varılmıyor. Halbuki filmde o ana kadar o denli gönderme var ki, neredeyse bizi sürekli uyandırmak istiyorlar fakat biz bir türlü gafletten kalkıp uyanamıyoruz. Filmin ana teması da bu zaten, "uyanış".
Hoş bir nokta, çok önemli olayları yaşama esnada neredeyse hepimizin aklına böylesine saçma düşünceler ya da fikirler gelir. Hatta bir çok dahinin, bilim adamı ve sanatçıların hikayelerini okumuşsanız, en iyi eserlerinin fikirlerinin tuvalet veya banyo gibi yerlerde geldiğini görmüşsünüzdür. Ve tabi yolculukta, yürürken, rüyada ve uyur uyanık durumlarda. Bizi ilgilendiren nokta, çok acil durumlarda bile, diyelim ki bir kazaya tanık oldunu ve yaralılarla ilgileniyorsunuz, böyle saçma şeyleri düşünmemek için yaptığımız şey, kendi kendimize şu an bunun uygunsuz olduğunu telkin ederek baskılamaktır. Ancak yalnızca bazı kişiler düşünmeyi çok sevdiklerinden bırakamazlar ve yaşadıkları, gördükleri en alakasız şeylerden dahi kendi alanlarına dair birçok şey yakalarlar. Ünlü ressamın babasının ona felaket kızdığında bile onun bu halinin güzel bir portre olabileceğini düşünmesi gibi.
Bu sözlerden aslında filmin sonunda neler olacağını kolaylıkla çıkarabiliriz. Kahramanımız (diyorum çünkü film boyunca kasıtlı bir şekilde ismi söylenmiyor) insan sevdiğini incitir diyerek özellikle Tyler'a bakıyor. Ve hatta sonradan üstüne ekleyerek diyor ki, bu iki taraf için de geçerli. Yani, Tyler bizim adamın canını yakmış olabilir ancak o, aynısını ben de sana yapabilirim diyerek filmin en sonuna gönderme yapıyor.
Kaos projesini anlatıyor ve sonraki cümlesi "Bunu biliyorum, çünkü Tyler biliyor." Yani elbette bir işi birlikte yaptığınız ortaklarınız varsa onların bildiği pek çok şeyi siz de biliyorsunuzdur, sizinkisini de onlar. Ama kimse çıkıp biliyorum çünkü o biliyor demez, anlattı der, öğretti der. Tabi biz başlarda bunu niçin dediğini anlamıyoruz ve hmm deyip atlıyoruz gereksiz bir sözmüş gibi, zira o zaman için bir temeli yok bu düşüncenin, dolayısıyla bir anlam ifade etmiyor ve hafıza siliveriyor.
Bu inceleme çok uzun sürecek gibi duruyor.
Devam edecek...









