Yapay zeka gün geçtikçe hızla ilerliyor.
Bizde Yapay bir beyin ürettiğimizi hayal edelim.Bu üreteceğimiz yapay beyini de bir robotun içine koyacak olalım.
Öğrenebilme kabiliyeti olan bu yapay beynimize - ki bu henüz hiçbir şey öğrenmemiş-hiçbir sinaps bağlantısı kurmamış robotumuzun yazılımının ve önceliklerinin saklandığı bir çatı olsun.
Robotun çatısında robotun önceliğini asal sayıların sırrını bulma olarak belirlesek ve doğaya salsak,robot yaşamı boyunca zihnini asal sayıların bulunmasına adayacaktır.Amacını böyle belirlediğimizden dolayı bu normal karşılanacaktır.Fakat bir sorun var ki öncelikleri arasında hayatta kalmayı belirtmezsek -ki belirtmedik- robot hayatta kalma güdüsü gütmeyecektir, yaşamak bu robot için önemli bir şey değildir.Aslanlarla da karşılaşsa uçurumdan da düşse hayatta kalmaya çalışmak gibi bir amacı olamayacaktır.Çünkü bu robot yeni öğreneceği her şeyi ,gelecekte kendine öğrettiği ve öğreteceği her şey bu ilk belirlenen önceliğe,öncelikler listesine göre olacaktır.Bizim de yeni öğrendiğimiz şeyler ve çizdiğimiz yollar biraz genlerimize ve dürtülerimize bakıyor.Biz sadece tek bir öncelik belirlediğimizden dolayı askerler gibi yaşayacaktır bu robotumuz.
Bu verdiğim örnek, önceliğin insan hayatındaki etkisini biraz da olsa anlatabilmek için.
Bizim çatımızı oluşturan genler de biyolojik bir önceliğin sonucudur: Hayatta kalmak.
Barınma,beslenme ,giyinme,cinsellik,aşk,gelecek kaygısı gibi unsurları biyolojik varoluşumuz öncelik verir ve güdülerle bize dayatır.Biz bunu sorgulamayız!
Otoriteler ,bize ekmek kapısı sağladığından dolayı biyolojik varoluşumuz boyun eğer ve teslim oluruz.Otoriterin iyi veya kötü olduğunu sorgulamaz,doğru olduklarına inanırız.
Toplumların büyük bir çoğunluğu biyolojik önceliklere önem verdiğinden dolayı toplumların geneli kötü ve yıkık haldedir.
Liderleri toplumlardan ayıran biyolojik önceliklerini,nefislerini yenip aklı kullanabilmeleridir.
Bilim de bile ilk matematiği ve fiziği öğreniriz.
Amaçlarımızı önceliklerimize göre belirleriz.
Önceliklerimiz yazılımlardaki datalar gibidir.
Doğru ve yanlışı önceliklerimize göre belirleriz.Eğer önceliğimiz hayattan zevk almaksa ,eğlenceli olan ve bize zevk veren şeyler bize hoş ve güzel görünecektir.Bunu da biz vicdanımızı susturmak adına doğru olarak kabul edeceğiz.
Öncelik ilktir!Diğer her şey sonradandır.
Hayatta gittiğimiz yol,seçtiğimiz seçenekler , aldığımız kararlar ve amaçlarımızın hepsi önceliklere göre belirlenir.
Öncelikler her hangi bir konunun temelini oluşturduğu gibi,hayatın temelini de oluşturur.
Biz iyiliği ve kötülüğü şuana kadar vicdanımıza sorarak belirledik.
Dedik ki vicdanımıza doğru gelen şey iyidir,yanlış gelen şey kötüdür.
Kötü olan bir şeyi iyi olduğunu söyleyen insana fıtratı bozulmuş veya vicdanı bozulmuş dedik.
Derin düşününce iyilik ve kötülüğün de önceliklerle açıklaması vardır.
İyilik dediğimiz olay,başka bir varlığın önceliğini veya öncelik listesinden bir maddeyi karşılamaktır.
Bir insanın karnını doyurduğumuz zaman iyilik yaptığımızı söylüyoruz.
Yaşamaya devam etmek bizim genlerimize işlenmiş ilk önceliğimiz olduğundan dolayı bir insanın yaşamaya ihtiyaç duyduğu açlığı gidermek iyilik olarak göründü.
O insanın o anki önceliği açlığını gidermekti.*
Buradan yola çıkarak vicdan dediğimiz olgunun hayatın belirlediği önceliklere göre oluştuğunu söyleyebiliriz.
Biz o önceliği giderdiğimiz için iyilik yapmış oluyoruz.**
Eğer nitrojen içmenin enerji kaynağı olduğu bir dünyada yaşıyor olsaydık nitrojen ihtiyacını karşılamak iyilik yapmak olurdu misal.Ve biz birine nitrojen verdiğimizden dolayı vicdan azabı çekmezdik.
Hayatın önceliğini de şu güzel eski türk öğretisi açıklıyor:
“Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz..
Nehirler kendi suyunu içemez..
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez..
Güneş kendisi için ısıtmaz..
Ay kendisi için parlamaz..
Çiçekler kendileri için kokmaz.
Toprak kendisi için doğurmaz..
Rüzgar kendisi için esmez..
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz..”
Doğanın anayasasında ilk madde şudur..
Herşey birbiri için yaşar..
Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur..
Nehirler kendi suyunu içemez..
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez..
Güneş kendisi için ısıtmaz..
Ay kendisi için parlamaz..
Çiçekler kendileri için kokmaz.
Toprak kendisi için doğurmaz..
Rüzgar kendisi için esmez..
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz..”
Doğanın anayasasında ilk madde şudur..
Herşey birbiri için yaşar..
Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur..
Gerçekten düşünüldüğünde hayatta var olan kanun budur.Başka biri için yaşamak,başkaları için yaşamak…Hayatın kanunu budur.
Buradan yola çıkarak;
Kötülük de hayattaki önceliğini kendi çıkarları yapmış ve bu amacı güden insanlar olarak belirliyoruz.
Başarılı insanla başarısız insanı,geleceği aydın olan insanla karanlık insanın arasındaki fark önceliklerdendir.
Amaçlarımızı dahi belirleyen öncelikleri ise,sadece insanlara özgü olan irade belirleyebilir.
Bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz önceliklerimizi belirleyebiliyor olmamızdır.
Kaderimizi,irademizle belirlediğimiz önceliklerimizle çiziyoruz.
*
İnsanlara,doğaya iyilik yaptığımızda mutlu olmamızın sebebi genlerimize yerleştirilmiş olan türümüzün yaşamının devamını gerçekleştirebilecek sistemi koruduğumuzdan ötürüdür.
Bazı insanların iktidar veya güç için çevresine zarar ve kötülük yaparak mutlu olmasının sebebi
kendi benliğini yaşatabilmeyi başardığını zannetmesindendir. Doğaya karşı daha da güçlü hale gelip yenilmemeye çalışmalarından ötürüdür.Fakat doğa bir süre sonra onu durduracaktır.
**
İyiliğin yanında önceliğimiz Allah’tır deyip toplumu kandıran kesimde var.
Peygamberin ve Allah’ın öncelikleri bencil nefsimizin önceliklerinden önce gelir,bu doğrudur.
Nefsinin cimriliğinden sakınan kurtuluşa ermiştir ayeti de var.
Fakat hırsızlık yapan,insanların bilgisizliğini kullanan lider geçinen kısımlar.Halktan önceliklerinizden vazgeçin,bize yardım ve yatırım yapın ,biz Allah’ın sevgili kullarıyız,onu temsil ediyoruz,onun hükümlerini gerçekleştiriyoruz adı altında kendi nefsi önceliklerini dayatmaktadırlar.
Yüzyıllardan beri din ile kandırılan toplumlar bu önceliklerinin kötü emeller elinde kullanılarak köleleştirildi ve fakirleştirildi,günümüz Türkiyesinde ve İslam dünyasında olduğu gibi.
Bu olayı gören Avrupa-dinin büyük çoğunluğunun dinle alakası olmayan kötü emelliler tarafından kontrol edildiğini-toplumca önceliklerini değiştirerek din yerine bilimi öncelik haline getirmiş ve 500 yılı aşkın güçlü devletler kurmuşlardır.Bu olaylar gerçekleştirilmesi gerekilen gerek şahsi gerek toplumsal devrimlerde önceliğin önemini,gücünü gösteriyor.Bizlerin de kendimizi değiştirebilmemiz için,yeni güzel ve güçlü bir hayata başlayabilmemiz için her birimiz bir fert olarak önceliklerimizi doğru belirlemeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder